AV AVLAYANıN, KEMER BAğLAYANıN!

Bu 1 Mayıs'ın en büyük kazanımı, yüzlerce polisin kemer önündeki "selfie"si oldu. Böylece bütün dünya, küçücük kalmış polislerin üzerinde heybetiyle yükselen, sessizce asırları devirmiş, imparatorların, imparatorlukların düşüşüne tanık olmuş Bozdoğan ya da Valens Kemeri'yle tanıştı. Tarihe bir "Game of Thrones" sahnesi bırakmış oldu devletimiz

1 Mayıs 2024 Saraçhane (Fotoğraf: AA)

Birileri "polis Bozdoğan'ı kuşattı" deyince, 1 Mayıs şaşkınlığıyla ben "Bozdağ'ı kuşattı" anlamışım:

"Hayrola, yeni FETÖ operasyonu mu" diye soruverdim.

Meğer Kemeri kuşatmışlar, "Saraçhane'den Taksim'e yürümesin 1 Mayıs çapulcuları" diye.

Şöyle düşünün: 1700 yıl kadar önce Romalılar bir kemer inşa ediyor, şehre, ahalinin mahallesine ta nerelerden gelen su aksın diye.

1700 yıl sonra sen kemerin önüne polis yığıyorsun, ahali Taksim'e akmasın diye.

Medeniyet böyle tecelli etmiş!

Esasen Bozdoğan ya da Valens Kemerinin tarihi de talihi de zaten isyan kokulu.

Henüz Kemer emekliyorken, onu tamamlatacak Roma İmparatorluğu Doğu Eş İmparatoru da Valens.

Procopius diye soylu bir zat var. O da tahtta hak iddia ediyor, ayaklanıyor. Uzun hikâye, şimdi böyle olaylı bir İstanbul hatırası canlandırmayayım gözünüzde. İşte Procopius ayaklanması sırasında, Kadıköy'ün eski adıyla Kalkedon Duvarları yıkılıyor.

Yine parantez açayım: Bu duvarların kalıntıları Haydarpaşa Garı'nın orada bulundu. Onlar asırlar önce duvarı yıkmıştı, yüzlerce yıl sonra biz garı yaktık! Oralar.

Neden anlatıyorum? Çünkü rivayete göre o isyanda yıkılan Kalkedon duvarlarından kalan taşlar Saraçhane'deki Bozdağ, pardon Bozdoğan Kemeri'nin, ki o zamanki adı Valens Kemeri, yapımında kullanılmış.

Şimdi 2024 model Türkiye Cumhuriyeti laik, sosyal, bir hukuk devletinin polis devleti olarak poz vermesi çok normal. Önünde 1 Mayıs halkı, arkanda isyancı Procopius'un yıktığı duvarın taşları.

Taşlar da hayret içinde sessiz kalmış olmalı. Çünkü onlar şuna da tanık olmuş: Valens Procopius'u idam ettirmiş, Licius Valens'i, Konstantin de Licius'u. Taşlar öyle bir hafızaya sahip. O yüzden bakıyorlar, idam var mı, diye. Yok neyse ki. Gaz ve cop var. Kemerde su yok ama aşağıda su tazyikli.

Bundan 47 yıl önce, Kanlı 1 Mayıs, henüz kansız saatlerinde, bir ucu Taksim'deyken bir kolu Saraçhane'de olarak idrak edilmişti. O günün derin devleti ahalisini vurmayı, panikletip birbirine ezdirmeyi tercih etti.

47 yıl sonra neyse ki sığ bir devletimiz var. Zaten o 77 kitlemiz de yok.

1 Mayıs 77 katliamından kısa süre sonra 300 bin kişiyle Taksim'e çıkan, hem de devrin Milliyetçi Cephe Başbakanı Demirel "Suikast ihbarı" yaptığı halde mavi gömleğini çekip Gezi'den meydana seslenen o Ecevit de yok. Nihayet bir seçimden ilk parti çıksa da o günlerde "soldan giden" CHP de yok. Özel özgür ama Özgür de özel!

O DİSK yok, o sendikalar, o Sol yok!

Zaten ve esasen çatışmanın da anlamı yok.

Bir kısım muhalif milletin "solcu" sandığı kimi gazetenin "Polise saldırdılar" diye başlık attığı bir muhaliflik mahfelinde, istisnai çabalar dışında, gazetecilik de yok!

Mesela 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü'ydü. 4 Mayıs değil!

Bu 1 Mayıs'ın en büyük kazanımı, yüzlerce polisin kemer önündeki "selfie"si oldu.

Böylece bütün dünya, küçücük kalmış polislerin üzerinde heybetiyle yükselen, sessizce asırları devirmiş, imparatorların, imparatorlukların düşüşüne tanık olmuş Bozdoğan ya da Valens Kemeri'yle tanıştı.

Tarihe bir "Game of Thrones" sahnesi bırakmış oldu devletimiz.

Fakat dese ki "Bakınız Columbia Üniversitesi'ndeki Gazze protestocusu öğrencilere polis baskınına…" Hadi bakalım ne diyeceksiniz?

Şunu diyebiliriz:

Devlet, ABD'de ya da İsrail'de ya da Türkiye'de, nihayetinde de bir baskı ve şiddet aracıdır; itirazı olanlara, hak arayanlara karşı.

Büyük çoğunluğu yoksul hanelerden çıkmış polis ise, mobbing ve amir şiddetine gıkını çıkaramazken, bazen intihara bile sürüklenirken, kendi gibi olan işçilere veya kendi gibi olmadığını düşündüğü gençlere kıyasıya vurabilen bir "robocop"tur.

Esasen polis memuru da genç, o da yoksulluğu, yoksunluğu biliyor. Birçoğu üniversite bitirip mezun olduğu dalda iş bulamayan gençler.

Fakat bir "araç" olarak kim olduğunu, nereden geldiğini, kendinin veya çocuklarının geleceğinin de nerede olduğunu düşünmemesi; tarikatlarla, dinle, milliyetçiliğin şiddetli türleriyle avunması, en iyi ihtimalde ise "emir kulu" olarak ne için kime vurduğuyla, kimi gazladığıyla kafasını meşgul etmemesi lazım.

2 Mayıs oldu sonra. Polis çekildi. Arabalar filan kemerin altından trafiğe karıştı, çoğu Taksim tarafına çıktı. Hayat bazen bir günden ibaret; geri kalan günler ise öylesine su gibi akıp gidiyor işte.

İsyan taşlarından yapılma bir kemer, 1700 yıl sonra bile, bir mayıs günü "Noluyoruz ya" deyip ertesi gün susuz getirip sulu götürüyor tarihi!

Not: Başlık bir atasözü. Emeğe dair. Emeğe saygıya dair. O günlerdeki Ecevit'in "Toprak işleyenin, su kullananın" diye seslenmesi, CHP programına bile koyması gibi! Sahi Özgür Özel o sırada ya doğmamıştı, ya yeni doğmuş. 1 Mayıs 77'de ise 3 yaşında mıydı? Biz neden bu kadar yaşlandık!

Umur Talu kimdir?

Umur Talu, ilk, orta, liseyi Galatasaray Lisesi'nde yatılı okudu. 1980'de Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi'den mezun oldu.

Üniversite döneminde Demiryolu İşçileri Sendikası ve Marmara Boğazları Belediyeler Birliği'nde çalıştı. Günaydın gazetesinde başladığı gazeteciliği, Güneş, Cumhuriyet, Milliyet, Hürriyet, tekrar Milliyet, Star, Sabah, Habertürk'te sürdürdü. Muhabirlik, ekonomi servisi yönetmenliği, yazı işleri müdürlüğü, genel yayın yönetmenliği, köşe yazarlığı, kısa süre Paris temsilciliği yaptı.

Medyakronik başta olmak üzere, çok sayıda web sitesi ile dergide makaleleri yer aldı.

Birkaç dönem Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Yönetim Kurulu'na seçildi, başkan yardımcılığında bulundu.

İstanbul Üniversitesi, Bilgi Üniversitesi ve Bahçeşehir Üniversitesi İletişim fakültelerinde ders verdi.

Türkiye medyasında ilk "ombudsman"lik kurumunun kurulmasını gerçekleştirdi. 1998'de Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi'ni hazırladı.

Çalışmaları Türkiye Basın Özgürlüğü Ödülü, iki kez Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Köşe Yazısı ÖdülüÇağdaş Gazeteciler Derneği Ödülü başta olmak üzere, çeşitli mesleki ödüllere değer görüldü. Aynı yıl, üç farklı gazetecilik örgütünden köşe yazarı ödülü aldı.

Bodrum: Yüzyıllık Yolculuk, Kadınımızın Hatıra Defteri gibi belgesellerde metin yazarlığını yaptı.

Sosyal Demokrasi, Fransa Bölümü (Turhan) Uçuran Bey Postanesi (Milliyet) , Dipsiz Medya (İletişim) , Bedelli Gazetecilik (Everest) , Senin Adın Corona Olsun (Literatür) kitapları yayımlandı. Keynes'in (O. E. Moggridge, Afa Yay.) çevirisini yaptı. 

  ]]>

2024-05-03T20:26:41Z dg43tfdfdgfd